İstanbul’da kalanlara teselliler

Posted by

Şu ara sürekli gözüme “Bayram tatilini İstanbul’da geçirecekler için” başlıkları ilişiyor. Sanırım onlardan biri olduğum için. Bunun hemen ardından teselli tınılı “Bayram İstanbul’un en güzel zamanı” cümlesi gelmez mi? Neden? Çünkü sokaklar sakindir, evet trafik azdır, evet yollar boştur. Ama yine de bütün arkadaşlarınız kavimler göçü şeklinde şehri terk eder ve bunda can sıkıcı bir yan da vardır.

O zaman ne yapalım, “Bayramda kapalıyız”ları görmezden gelelim, ‘sakin’ şehrimizde bayramda devam eden neler var, ne yapıp kendimizi eğlendirebiliriz, ona bakalım.

Adalar, diziler

Bence öncelikle Adalar’a gidebiliriz. Ben daha dokuz günlük tatil yüzünü gösterirken kendimi Burgazada’ya attım. Ne vapurda ne adanın kendisinde korkulan izdiham vardı. Makul, hoş bir insan kalabalığı, sokaklarda yürürken trafik tıkanmıyor, sahildeki lokantalar yarı yarıya dolu. Her taraf erguvan ve mor salkım, faytonsuz hava sahası mis gibi çiçek kokuyor, Kalpazankaya yolu hiç görmediğim kadar temiz. Dört başı mamur bir bahar günü geçirebilirsiniz tozdan dumandan, egzozdan uzakta, ciğerlerinizin de bayrama ihtiyaç var.

Normalde vakit ya da bilet bulamadığınız oyunları / sergileri yakalayabilirsiniz bayramda. Bugün değil, bugün bayramın birinci günü, umarım ziyaret edecek bir aile büyüğünüz / dostunuz ya da sizi ziyarete gelecek yakınlarınız vardır. Yok herkes uzaklardaysa bugün çevrimiçi platformlar arkadaşlık edebilir. Misal şahane Andrew Scott’ın oynadığı bir “Ripley” dizisinin tam zamanı değil de nedir? Söz Andrew Scott’tan açılmışken Paul Mescal ile oynadıkları “All of Us Strangers” izlendi, değil mi? İzlensin çünkü. Bence listemize Britanya dizilerinden “Ona Day”, de ekleyelim, tam olsun.

Müzeler, oyunlar

Yarından itibaren şehrin kültür sanat âlemlerine dalabilirsiniz. İstanbul Modern mesela, devam eden sergilerinin yanı sıra güncel teknolojiler ve dijital kültüre odaklanan “Zamansız Meraklar” ve Ozan Sağdıç’ın fotoğraf seçkisiyle bayramda açık. Deniz havası da yanında.

Yine Haliç kıyısında Rahmi Koç Müzesi var, klasik otomobillerden lokomotiflere, uçaklardan gemi ve teknelere uzanan koleksiyonuyla çocuklara da hitap ediyor. Nostaljik sokağı ve de atlıkarıncası bile mevcut.

Ve tabii tiyatro… Dört günlük programlara bakarak neler önerirsin derseniz, Serdar Biliş’in rejisi, Serkan Keskin’in tek kişilik performansıyla sezonun çok konuşulanlarından “Saatleri Ayarlama Enstitüsü” yarın Atatürk Kültür Merkezi’nde, pazar da iki seans olarak Zorlu’da. Cuma, Beyoğlu Ara Sahne’de Barış Gönenen’in yönettiği, Jonas Hassen Khemiri imzalı yeni oyun “Kardeşlerimi Arıyorum” var, izleyin, izlettirin.

Cuma ve Cumartesi akşamları Ortaoyuncular Ferhan Şensoy’un unutulmaz oyunu “Şahları da Vururlar”ı sahneliyor, Ses Tiyatrosu’nda. O salonda oyun izlemek bile başlı başına büyüleyiciyken bir de böyle bir metin, böyle bir ekip. Genco Erkal Cuma günü Caddebostan Kültür Merkezi’nde “Bir Delinin Hatıra Defteri”ni oynuyor. Perşembe, cuma, cumartesi bir Baba Sahne klasiği olan “Bir Baba Hamlet”i, aynı akşamlar DasDas’ta Şener Şen’in oynadığı “Zengin Mutfağı”nı izleme şansınız var. Cumartesi ayrıca Şerif Erol’un başrolünde olduğu “Baba” var ki onu da kaçırmamanızı öneririm.

Bakınız, dört gün uçup gitti bile. Yollarda, havaalanlarında perişan olmadınız, şehrin keyfini çıkarttınız, paranızın en azından bir kısmı cebinizde kaldı. Umarım bir teselli olmuştur diyor, iyi bayramlar diliyorum.

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir